9 Ekim 2011 Pazar

Çevreye Duyarlı Olmak

Nefis bir hava var yaşadığım Ege koylarında. Çevrem çam ormanları ile çevrelenmiş, cennetten bir köşe adeta. Böyle bir güzelliği yaşarken çevreci ruhunuz kaplıyor bedeninizi ister istemez. Ben de bugün çevreden etraftan yazayım dedim.
Son dönemlerde ülkemizin nadide doğa harikası alanlarında, HES projeleri bir biri ardına açıklanıyor icraatın içinden içinden. Yoğun bir tartışmayı da beraberinde getiriyor tabiî ki. Gayet de doğal tartışmamız. Tartışa taşlana bir karara varacaktır hükümet.
Konunun uzmanı değilim. Hemen bu yürekliliği gösterdim diye, o zaman ne konuşuyorsun bilmediğin konuda diye üste de çıkmayın. Konunun uzmanları bile ortak bir noktada buluşamıyorsa daha çok yolumuz var demektir.
İnsanlık tarih boyunca doğaya hükmetmeye çalışmıştır. Genelde bunu tüm bencil duyguları ile yapmıştır. İnsanlık sevgisini henüz kazanmamış bir türün doğaya ne kadar saygı göstereceği de ortadadır. Geçmişte sanayileşme adına doğanın nasıl katledildiğine tanıklık ettik. Kendi ülkesinde çevreye olan duyarlılığını ancak başka bir ülkenin doğasını katlederek gösterebilecek kadar sığ politikalar üretebilen Avrupa’yı gördük. Ama artık bu işler bu kadar kolay değil.
Çevre bilinciyle donatılmış tabiat ananın çocukları, yerkürenin her bir köşesinde hızla artmaktadır. Dünya vatandaşları, çevreye karşı her geçen gün daha duyarlı ve daha bir sahiplenici. Bu duruma dünya bilincinin sevgi düzlemine geçişi en önemli etken. İnsanlık, yüreğinde sevgiyi yeşerttikçe tüm canlılara, varoluşa daha bir sevgi besliyor.
Ayrıca küreselleşen dünya –ki bunda internet çok önemli bir yer tutar, dünya bilincinin yükselmesine olumlu katkı sağlamıştır.
Çevreye karşı duyarlılık bireysel olduğu kadar toplumsal dinamizm gerektirir. Bu konuda medyaya çok büyük sorumluluk düşmektedir. Bir çevre felaketine karşı medyanın tutumu çevreci davranışta önemli bir yer tutar. Kamuoyu yaratma konusunda çok etkili bir güçtür medya. Tabi tüm samimiyetini ortaya koyabilirse…
Bir gazetenin, bir TV kanalının en büyük geliri reklamlardan gelmektedir. Sonuç olarak bir işletmedir medya ve reklam gelirlerini kaybetmek istemez. Bir düşünün; reklam veren bir şirketin hele ki reklam payı çok büyük olan bir şirketin nasıl olacakta yanlışını haber yapacaksınız. Yaparsınız tabiî ki. Ama iş iyice kamuoyuna düşmüşse…
Hadi gelin daha somut örneklerden konuşalım. Gerze’de bir termik santral kuruluyor. Hem de kömürle çalışacak bir santral. Uzmanlarına sorun ne demek istedi bu arkadaş kömür derken diye. Üstelik SİT alanı olan bir bölgede yapılıyor bu işletme. Çevre köyler ayaklanmış, mücadele veriyorlar. Gazetelerde pek göremezsiniz burada yaşananları. Sessizce verilip geçer gider. En ufak bir konuda saatlerce uzman konuştururken bu konuda uzman bulamazsınız her nasılsa.
Peki neden?
Neden bazı çevre hareketleri ekranda boy gösterirken, bazıları sessiz sedasız verilir.
Gerze termik santrali.
 Sahibi kim?
Anadolu Grubu.
Anadolu Grubu?... Medyada en çok reklam veren firmaların başında geliyor.      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder